22 Ocak 2008 Salı

Xero Abbas İle Yapılmış Son Röportaj

Zulmün milliyeti yokGÜLŞEN İŞERİ

Xero Abbas bir Kürt müzisyen. Çocukluğunu Suriye'de geçiren Abbas 1986 yılında Suriye'den, imkânsızlıklar, baskı ve siyasi nedenlerden dolayı Almanya'ya göç etmek zorunda kalır. Küçük yaşlarda heves ettiği müziği Almanya'da icra etmeye başlar. 1987 yılında Kürtlerin efsanevi protest müzik grubu Koma Berxwe-dan'da solist olarak başlar. Üç yıl sonra grubu bırakır ve solo olarak çalışır. Ülkesinden ve ailesinden ayrı düşmek 1997 yılında yayımladığı ilk albüme yansır:
Albümün adı Xeribo'dur. (Türkçe'de garip ve öksüz anlamı taşıyor) Bu albümle Kürtler arasında yoğun ilgi görse de Almanya'da yaşadığı o ilk yıllar aklından çıkmaz. Tek bildiği dil Kürtçe'dir Almanya'ya gittiğinde. "Avrupa kimilerine göre çok rahat gelir ama hiçte öyle değil, ilk gittiğim yıllarda, ben kimim, neden buradayım diye çok sordum kendime" diyor. Büyük bir çaresizlik için-deykeni998 yılında ilticası kabul edilir. Ama Suriye'ye dönemez. Zaten Suriye'de müzik yapma imkanı yoktur. Kapalı bir toplum ve muhafazakâr bir aileden geldiği için müzik yapmak günah ve ayıp sayılır. "Eğer Suriye'de destekçim olsaydı, müzikte arkamda bir kitle olsaydı o tabuları yıkardım ve işte o zaman kendimi daha güçlü hissederdim" diyor.
Almanya serüveni böyle başlıyor Xero Abbas'ın. Ama bu serüvenin arka planına çok dokunmak istemiyor. Ailesi ile önce Cizre'den Qamisko'ya göç eden Abbas, "bir sürgündü ve ben bunlara değinmek istemiyorum" diyor. Ve Almanya'da geçirdiği yıllarına 3 albüm sığdırıyor.
Xero Abbas, 2002 yılında yayımlanan ve hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine ulaşan 'Westiya Bu' adını verdiği ikinci albümüne, her ne kadar siyasetten uzak durduğunu söylese de, halkının sorunlarını taşır.
Kürt müziğinin icra üslubunu modern bir altyapıyla birleştirerek, kendine özgü ve köklerine bağlı olduğu kadar da modern bir tarz yaratır. Geleneksel ve moderni harmanlayarak ne doğudan ne de batıdan uzak durur... İlk Türkiye'ye 2002 yılının Nevrozunda gelir. Diyarbakır'da yaklaşık 1 milyon kişiye konser verirken "işte hayalim gerçekleşti, rüyamda görsem inanmazdım" der.
Yıl 2005. 3 yıl aradan sonra 'Evina Aram' albümü yayımlanır. Avrupa'da ve Türkiye'de albümleri yok satar. Hatta Şiwan Perver ve Ciwan Haco sanılır çoğu kez.
Xero Abbas 3 günlüğüne Türkiye'ye geldi geçtiğimiz günlerde. 4. albümü yayımlanacak 2 hafta sonra. Bilmediklerimizi Xero Abbas'a sorduk, işte kendi dilinden kendi hikâyesi...
» Siyasetten uzağım diyorsunuz ama şarkılarınıza baktığımız zaman Kürt halkının ezilmişliğini, haksızlıkları ve isyanı anlatıyorsunuz. Bir yandan da kendinize has bir tarzınız var.
Orada sadece Kürtler değil, Türklerin de sıkıntılarını anlattım. O zamanlar Türkiye'de müziğe çok önem verilirdi. Suriye gibi değildi. Eğer Suriye'de önem verilseydi müziğe o tabuları geleneği yıkardım ve kendimi daha güçlü hissederdim. Ama albümü ilk olarak Almanya'da çıkardım. Hedef kitlemi seçtim. Sonrasında nasıl bir müzik yapmalıyım, hangi stilde söylersem özgünlük yaratırım diye düşündüm. Ve tarzımı buldum.
» İlk konserinizi Almanya'da mı verdiniz?
Evet. Kendime güven geldi. Destekleyen çok oldu. İlk konseri Köln'de vermiştim. Şiwan sandılar beni. O şekilde başladı. Bana her zaman klasik müzik yapmam söyleniyordu...
» Neden seçmediniz?
Çünkü kendime bir misyon belirlemek zorundaydım. Yörelerinden ayrı kalan gençleri düşündüm, onları hem doğudan hem de batıdan koparmamak gibi bir misyon seçtim kendime. Doğuyu ve batıyı birleştirdim. Bir misyonla yola çıktım ve öyle devam etmek istiyorum.
» Ciwan Haco benzetmelerini nasıl karşılıyorsunuz?
Ciwan Haco benzetmeleri hep yapılır. Ciwan Haco ile zaten akrabalığımız var. Bunlara çok değinmek istemiyorum ama kısaca ifade etmem gerekirse, Ciwan ile çocukluğumuz birlikte geçti. Bizim iyi bir dostluğumuz da vardı. Sohbet ettiğimizde bana diyordu ki, "sen küçüktün ben müzik yapıyordum, hem de iyi bir müzik, şimdi bakıyorum da yetiştin bana" Bu benim için çok önemliydi. Ciwan Türkiye'deki müzisyenlerle çok iyi bağlantı kurdu, doğallığında gelişti. Bende de doğallığında gelişsin istiyorum ve dünyaca tanınmak istiyorum.
» Müziğinize yön veren, bir anlamda halkın sıkıntıları mı?
Halkın gördüğü zulmün, yaşadığı sıkıntıların bilincinde olarak sanatımı icra ediyorum. Oradaki duygular sanatıma yön verdi. Almanya'da sürekli konser veriyorum. Ana dilimle sanatımı yapıyorum ve orada büyük bir saygı görüyorum.
Ne kadar olsa da siyasi konulara girmek istemiyorum. Sanatsal anlamda temeline inmeden bu sorunun ortaya çıkardığı bazı yaşantıların benim müziğime yön verdiğini söyleyebilirim. Suriye'de sadece Kürtler zulüm görmedi, Araplar da zulüm altındaydı. Yapılanları sadece Kürt halkına yapılan bir zulüm olarak değerlendirmiyorum. Avrupa'daki Türklere de yapılan zulüm var, Türkiye'deki Kürtlere de yapılan zulüm var. Şunu anlatmak istiyorum; zulmün milliyeti yok. O yüzden de radikal söylemlerden uzak durmak istiyorum. Sloganvari şeyler söyleyen bir sanatçı değilim. Tercihim de bu yönde değil zaten.
» Diyarbakır'da Nevroz konseri vermiştiniz... 800 bin kişinin karşısında şarkılarınızı söylerken neler hissettiniz?
Evet. Sezen Aksu, İbrahim Tatlıseslerle sahneye çıkmıştım. Rüyamda görsem inanmayacağım bir an yaşamıştım. 700-800 bin kişinin olduğu bir alanda konser verdim. Amerika'da Queen konser verdiğinde 200 bini geçmez. Ben bu kadar kitleye konser verdim daha ne olsun. Çok büyüleyiciydi.
» Peki en çok ilgi Türkiye'den mi geliyor?
Türkiye'de verdiğim konserlerdeki seyirci Avrupa'da verdiğim konserlerin izleyicisinden çok daha fazla. Ben çok mutlu oluyorum. Bir yandan Avrupa'ya gitmek güzel geliyor ama hiç te öyle değil. Çok defa kendi kendime "ben kimim ben neredeyim" diye sordum. Orada tutsak gibisin. Hiçbir yere gidemiyorsun. Hayat çok acımasız. Ama başka çaren yok. Suriye'ye dönsem müzik yapamayacaktım. Muhafazakar bir aileden geliyorum, Suriye'nin önde gelen ailesi olunca da müzik yapma gibi bir şansın yok.
» Şimdi aileniz nasıl bakıyor müziğinize?
Eski bir mantıktı şimdi değişti tabii. Şimdi "Xero Abbas'ın ailesi" diye söz ediyorlar ailemden. Tersi oldu artık. İşte sanat nelere kadir, de mi?
» İlticanız nasıl kabul edildi?
Uzun yıllar sonra sanatçı kimliğimle pasaport verildi. İşte o zaman, sanatçı olduğum için ilticam kabul edildi. 1998 yılıydı.
» Avrupa'ya ve Türkiye'ye baktığınız zaman müzik anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürtlerde müzik kültürü gelişmemiş. Ben Avrupa'da yaşadığım süreçte buna tanık oldum. Avrupa'daki konserlerimizde Türkiye'deki izleyicilerin verdiği moral Avrupa'da yok. Buradaki konserlerde dinleyici senden önce söylüyor. Birlikte yakalıyoruz o atmosferi. Avrupalılar bile İstanbul müzik metropolü diyor. Çok doğru.
» Kürt müziğine bugün bakışınız peki...
Bir ötekileştirme vardı, bunun değişeceğini düşünüyorum. Sezen Aksu dinlediğim zaman Türkleri dinlemiş oluyorum. Mesela Sezen Aksu Kürtçe söylese. Ya da Tarkan Kürtçe söylese ne kadar iyi olur. Milletlerin biri birine yakınlaşması açısından çok önemli olurdu bence. Çünkü ancak sanat bizi bir birimize yakınlaştırır.
»İstanbul'u nasıl buluyorsunuz?
İstanbul başka bir şehir. İstanbul'a geldiğimde evimi özlemiyorum.
» Burada yaşamayı düşünmüyor musunuz?
İlerde belki bir ev alırım.
» Dünyada olup bitenler size ne düşündürtüyor?
Her şey Amerika'nın elinde. Petrol çarşısı görüyorum, ama orada petrolden çok kan akıyor. Bunları görünce pek umutlu olamıyorum. Daha kötüye gidiyor sanki her şey. Ne zaman ne olacağını bilmiyorsun. Bu kan ne kadar sürer onu da bilmiyorsun.
» Şarkı söylerken kendinizden geçiyorsunuz, neler düşünüyorsunuz?
İnsanları düşünüyorum ve çok etkileniyorum. Mesela bir çocuk gördüm İstiklal'de, dışarıda soğuktaydı. Ağlamaya başladım. Bırakın siyaseti, toplumsal olaylar beni çok etkiliyor. İçten söylüyorum, kendimi kaybediyorum söylerken.
» Yaşamınızı müzikle mi idame ettiriyorsunuz? Almanya'da nasıl bir yaşamınız var?
Zengin değilim ama yetiyor bana. Bir uçağım falan olsun istemem zaten.
Aman aman uzak dursun. Sağlık vs bunlar benim yaşamımda olsun yeter. Eski eşimden bir oğlum var. Şimdi kızım ve eşimle yaşıyorum.

Hiç yorum yok: